← Back Published on

Size Sessiz Acıların Görünür Olduğu Bir Yerden Bahsetmiş Miydim?

Konum: Zagreb, Hırvatistan. Başrolde eski sevgili olan bir çift ve onların birlikteliklerini temsil eden beyaz, oyuncak bir tavşan. Olinka ve Drajen 4-5 yıl boyunca sürdürdükleri romantik ilişkilerini noktalama kararı alıyor. Geriye de güzel anılar ve beyaz tavşancık kalıyor. Bu tavşan onlar için o kadar anlamlı ki, ilişkileri bitince onu atmaya kıyamıyorlar. Tavşanı kimin alacağına da bir türlü karar veremiyorlar. O sıralarda her ikisi de sanat yapımcısı olan bu çift, memleketleri Hırvatistan’da bir sergiye davet ediliyorlar. Bu sergi sonrası kafalarında bir fikir oluşuyor. Çiftimiz kendi ilişkilerini temsil eden objeleri de dahil ederek dünyanın her ucundan bağış kabul edebilecekleri kolektif bir hafıza yaratmaya girişiyorlar. The Museum of Broken Relationship (Kırık Kalpler Müzesi) bu şekilde kurulmuş oluyor.

Aşk, ayrılık, kalp kırıklığı, hayal kırıklığı, acı çekme, duygusal boşluk, paylaşma arzusu… Her insanın ortak deneyimlerinden birkaçı. Olinka ve Drajen’in ayrılıkları ve ayrılıktan sonraki hisleri onları özel kılmıyor elbette. Dünyada bu duyguyu tadan tek çift değiller. Onları özel kılan, acılarını dönüştürerek birçok insanın kalbine dokunan evrensel bir alan yaratmaları. Bu evrensel dokunuş, şu ana dek onların 3.500’den fazla hatıra biriktirmelerine vesile olmuş. Bu müze, her gün dünyanın dört bir yanından en az 1 bağış alıyor. Üstelik sadece Zagreb’te değiller. Yıl içinde birden fazla ülkeye ve şehre ziyaretler gerçekleştirerek geçici sergiler kuruyorlar. Daha önce ülkemize de uğramışlar.

Biz toplum olarak eşyalarımıza çok önem veririz. Bu eşyalar aile yadigarı olabilir, bir ilişkiden kalan bir nesne de olabilir. Onları sonsuza dek yanımızda tutmak, anılarımıza da sıkı sıkı tutunmak anlamına gelir aynı zamanda. Geçmişin her detayını hatırlamak mümkün değil. Fakat o nesnelere baktığımızda geçmişe giderek tekrar o günleri yaşamaya meyilli olabiliriz. Arabamız yol arkadaşımız olur, fotoğraf çerçevesi değer verdiklerimizin vücut bulmuş haline dönüşür, bir biblo ya da bir saat aksesuar almaktan çıkıp zaman makinesine dönüşebilir gözümüzde. Ama bazen de bu nesneler, atmak isteyip de atamadığımız kara bir deliktir. Kurtulmak isteyip de kurtulamadığımız kocaman bir boşluktur. Müzede sergilenen, 27 yıl boyunca saklanmış bir yara kabuğu gibi. Ya da boşanmış bir çiftin başarısız evliliklerini temsil eden bir tablo gibi.

İlişkiler yaşanıyor ve bitiyor. Geriye mutlu ve mutsuz anılar kalıyor. Biz ayrılıklarımızı kendi başımıza deneyimliyoruz. Mutluluklarımız benzer peki ya mutsuzluklarımız da öyle mi? Google’a girip sorsak tatmin edici bir cevap alabilir miyiz?

Kırık Kalpler Müzesi; sessiz acıların görünür olduğu, duygusal yaraların tek bir çatı altında toplandığı, geçmişe tutunmaktan vazgeçip yalnızca ana odaklanmamız gerektiğini bizlere hatırlatan ortak bir bellek. Bu müzeyi gezerken, insanların birbirlerine ne kadar benzediğini düşünmek ve birçok hikayeye tanıklık etmek ilginç bir deneyim olsa gerek.

Olinka ve Drajen’e ne oldu derseniz, ilişkilerini başka bir boyuta dönüştürerek iş arkadaşı olmayı başarabildiler. 🪂

Peki sizin kurtulmak isteyip de kurtulamadığınız bir eşyanız oldu mu? Sizce sonsuza dek saklamak mı yoksa onları bağışlamak mı isterdiniz?