
Dinozorların Ömrünün Tükenmediğini Onunla Öğrendik
“Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim. Sahip olamadıklarımın acısına ayıracak zamanım yok. Hayat çok kısa.”
İngiliz Dili ve Edebiyatı denilince akla gelen ilk isim Mina Urgan. Zaten ülkemizin İngiliz Edebiyatı’nın duayeni, Sheakspeare’e “sevgilim” diye hitap eden Mina Urgan’dan başkası olamazdı…
1 Mayıs 1915’te hayata gözlerini yumduğu aynı yerde dünyaya geldi Urgan, İstanbul’da. Babası Tahsin Nait Bey, annesi Şefika Hanım’ın biricik kızıydı. Ancak babasını 2 yaşında kaybetmesiyle ömrü boyunca Falih Rıfkı Atay’ı öz babası olarak bildi. Bir dönem Saint Joseph Fransız Lisesi’nde öğrenim gördü. Ardından eğitimine Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde devam etti. Ta ki İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi bölümüne kadar…
Köklü dinozorumuz Mina Urgan, “Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar” adlı teziyle doçent unvanına layık görüldü. Bu görevin ardından profesör unvanını kazandı. Urgan emekli olana dek İstanbul Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalıştı. Ancak kendisine akademisyen denmesinden pek haz etmezdi. O kendini “öğretim görevlisi” olarak görürdü.
Balzac, Aldous Huxley, Henry Fielding, William Golding, Thomas Malory ve Sheakspeare gibi isimlerin en önemli eserlerini edebiyatımıza armağan etti. Urgan çevirmenliğinin yanı sıra Virginia Woolf, Thomas More ve D.H Lawrence üzerine yaptığı incelemelerle de edebiyatımızda önemli bir yere sahip. Ancak onu daha yakından tanımamızı sağlayan bunlar değildi.
Mina Urgan, anılarını ve gezilerini kaleme aldığı Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri isimli kitaplarıyla bizleri adeta tarihte enfes bir yolculuğa götürmeye ant içmişti. “Bir içim su” olarak nitelendirilebilecek bu kitaplarda Urgan’ın yaşamı boyunca ne kadar büyük ve önemli insanlara tanışıklık ettiğine şahit olmak paha biçilemez. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa (sadece bu iki isme paşa derdi) ile geçirdiği zamanlar, Türk edebiyatının usta şairleriyle kurduğu dostluklar, Falih Rıfkı Atay’ın manevi kızı olmak elbette herkesin sahip olabileceği bir şans değildi. Fakat o bu şansı kullanmasını çok iyi bildi.
Urgan evliliğe karşı değildi ancak yine de ona göre bir iş değildi biriyle ömür kurmak. İdeal eşini “gemi kaptanı” olarak tanımlardı. Uzun süre birbirini görmemek, özleşmek ve daha sonra tekrar ayrılmak ona göre ideal evliliğinin tanımıydı. Buna rağmen Türk tiyatro sanatçısı Cahit Irgat’la bir evlilik yaptı. Bu evliliğinden Zeynep Irgat adında bir kızı da var.
Mina Urgan’ın seksen üç yıllık ömründe yaşadığı anıları bir kitapta topladığı Bir Dinozorun Anıları kitabını merceğimize alırsak, Urgan bu kitabın en başta hiç okunmayacağını düşündü. Hatta bu durumla ilgili şu meşhur cümleyi kurdu: “Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hâlâ da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?”
Çağa ayak uydurmaması ile de bilinirdi. Alışılagelmiş, geleneksel bir insandan çok farklıydı Urgan. “Eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?” demişti bununla ilgili. Düşündüklerini, aklındakileri söylemekten hiç çekinmezdi. Ateistti. İnandığı şeyler uğruna savaşmaktan gocunmayan, karakteri oturmuş koca bir yürekti.
“Ben tarafsız değilim. Açık seçik taraf tutuyorum. Yobazlığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım, gericiliğe karşıyım. İnsanların sömürülmesine ve savaşa karşıyım. Eşitlikten, sevgiden, kardeşlikten ve aydınlıktan yanayım.”
Çok sigara içerdi. Kronik astım hastası bile olmuştu bunun yüzünden. Yemek yemeyi, içki içmeyi de çok iyi bilirdi. Hatta hastayken veya kendini iyi hissetmediği zamanlar sağlıklı yemekler yemeye karşıydı. Bu zamanlarda istediği yemekleri yemenin ona güç verdiğini, daha çok mutlu ettiğini ve iyileştiğini söylerdi.
“Bir insanın ancak düşgücünden yararlanarak hayal kurabildiği sürece gerçek bir insan olduğuna inanıyorum.”
Kendisini daha yakından tanımak isterseniz Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri eserlerini mutlaka hafızanıza kaydetmeniz gerekir. Okurken sizi tatlı bir yolculuğa sürükleyen, içinizi ısıtacak bu kitapların bakış açınızda büyük etkiler yaratacağı aşikâr. Son olarak Mina Urgan’ın güzel bir sözüyle yazımızı noktalayalım.
“Bu dinozorun anlatmak istediği daha başka şeyler de var. Ömrü vefa ederse, fazla uzun yaşamanın ayıbına katlanabilirse, bakarsınız onları da yazar günün birinde. Yani bu son söz, gerçekten bir son söz değildir belki de.”
Post a comment