← Back Published on

Belgrad'la Zincirleri Kırmak...

2018’den beri farklı kültürleri ziyaret etmiyordum, nihayet 2024’te bu zinciri kırarak güzide Balkan ülkelerinden Sırbistan’ı görme şansı buldum. Hem vizesiz hem de uygun maliyetli olmasıyla Belgrad yurtdışı gezi rotasına eklenmek için şahane bir fırsat. Gelgelelim benim Belgrad hakkındaki fikirlerime. Öncelikle benim en sevdiğim nokta karşılaştığım tüm Sırpların turistlere sıcak bakıyor olmasıydı. Türklerden pek hoşlanmıyorlar gibi duyumlar aldığım için biraz şüpheyle yaklaşmıştım açıkçası. Ama hem İngilizce bilme oranları hem de samimi oluşları beni etkilemedi desem yalan olur. Üstelik epey de yardımseverlerdi. Tabii benim bahsettiğim turistik bölgeler ve o bölgede çalışan insanlar. Bu nedenle yabancılara alışkın olduklarından da sıcak davranıyor olabilirler. Fakat 9 ayını Çekya gibi milliyetçiliğin dibine vuran bir ülkede geçirmiş biri olarak diyebilirim ki turistlere iğrenerek bakan kimseyi görmedim. (Çekya’da maruz kaldıklarımı belki başka bir gönderide anlatırım)

İkinci olarak Belgrad’ın pek tuzlu olmadığını söylemek mümkün. Türk parasının yerlerde olduğunu göz önüne alırsak birkaç günlük Belgrad gezisinden memnun ayrıldım diyebilirim. Ancak Sırpların alım gücü epey düşük. Bir de para birimleri değişik. Biraz Macar forintini andırıyor. Yani henüz 0’ları paralarından atamamışlar. O nedenle bir şey satın alırken görevli “2.000 dinar” deyince “oha” falan oluyorsunuz başta fakat sonra onu Türk lirasına çevirince aslında ne kadar ucuz olduğunu görüyorsunuz.

3. olarak bahsetmek istediğim Tuna ve Sava nehirleri. Ben Tuna Nehri ile ilk kez Budapeşte’de tanışmıştım ve görür görmez büyülenmiştim. Belgrad’da Kalemegdan’da Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği o eşsiz manzarayı görünce ilk defa görmüş gibi yine kendimden geçtim. Kalemegdan bence şehrin en güzel noktasıydı. Kocaman yeşilliklerle bezenmiş bir bölge burası. İçinde çeşitli aktivite alanları, hayvanat bahçesi, kafeler ve devasa bir kale mevcut. Ben Belgrad’da yaşasam muhtemelen biramı alıp burada takılırdım.

Belgrad’a gelmişken Nicola Tesla Müzesi’ni görmeden gitmek olmazdı. Benim müzede en etkilendiğim kısım Tesla’nın küllerinin bulunduğu alandı. Yine tüylerim diken diken oldu. Bunun dışında müze görevlisinin ben ve arkadaşlarımın Türk olduğunu anlayıp “her şey çok güzel olacak” demesi bizi oldukça şok etti.

Konakladığımız yer merkeze inanılmaz yakındı. Bu nedenle birçok turistik bölgeye yürüyerek ulaştık ama şu 3 günde öyle hızlı ezberledik ki yolları, sanki yıllardır orada yaşıyormuşçasına haritasız, yardımsız “hadi evimize gidip dinlenelim” kafasına ilk akşamdan geldik. Kısaca tatil bitti, geriye tatlı bir özlem ve unutulmayacak anılar kaldı.